ru-1.jpg
kesiminde bulunan "hipokampus" çok Önemli. Beynin hipokampus bölgesin­de birbiri ardına gelen uyarılar, oluşan bilgilerin sürekli kalması için beynin dış kabuğundaki üst merkezlere depo­lanmak üzere gönderiliyor. Rüyalarda nöronlar defalarca uyarılıyor. Bu uya­rıların sonucunda sürekli yeni bağlan­tılar oluşuyor ve mevcut bağlantılar güçleniyor. Sinirsel uyarıların devamlı­lık göstermesi sayesinde hipokam-pus'ta tekrarlanan bilgiler, uzun süreli belleğe atılmak üzere beynin üst mer­kezlerine gönderiliyor. Böylece bilgile­rin daha da kalıcı hale gelmesi sağla­narak öğrenme güçlendiriliyor. Tekrar­lanmayan bilgiyse depolanmadığı için, kısa bir süre sonra kayboluyor.
Yapılan çalışmalarda, REM uykusu­nun kesintiye uğradığı ve buna bağlı olarak rüyaların da kesintiye uğradığı durumlarda bellek ve Öğrenme yetene­ği azalıyor. Yani, rüyalar Öğrenmede etkili görünüyor, Farelere beİİrli ko­mutlar öğretildikten sonra REM uyku­su sırasında beyin dalgalarının arttığı gözlendi. Bunun üzerine, öğretilen ko­mutlar müzikle eşleştirildi. Her komut öğretilirken aynı müzik dinletildi. Da­ha sonra bir grup fareye aynı müzik REM uykusunda dinletildi. Ertesi gün uykuda müzik dinletilen farelerin, veri­len komutları müzik dinletilmeyenlere göre daha çabuk yaptıkları görüldü. REM uykusunda dinletilen müzik, ola­sılıkla gün içerisinde verilen komutu çağrıştırdı ve beyin bu komutu tekrar­layarak belleği güçlendirdi. REM uyku­su, belleğin tazelenmesi ve güçlenmesi için oldukça önemli görünüyor.
Greenberg ve Pearlman'a göre rü­yalar sırasında bilgiler toparlanıp, bil­gisayar terimiyle "back-up" yapılıyor ve bellek güçleniyor. Aynı zamanda bağlantılar sağlamlaştırılıyor, yeni ve daha ileri bağlantılar kuruluyor, diğer bir deyişle beyindeki programlar gün-celleniyor. Ernest Hartmann'a göre rü­yalar sırasında, gün içerisinde azalmış olan "nörotransmitörler", yani beynin mesajcı molekülleri salgılanıyor. Beyin İçin gerekli olan birçok protein de REM uykusu sırasında sentezleniyor, Yıpranmış nöronlar ve bağlantıları da bu sırada onarılıyor, yeni çapraz bağ­lar oluşuyor. Rüyalar, beyinde azalmış olan yararlı molekülerin sentezi için gerekli zaman dilimleri. REM uykusu sırasında "büyüme hormonu"nun sal-
gılanmasında artma olduğu bilinen gerçeklerden. Bebeklerin günün çoğu­nu uyuyarak geçirmelerinin nedeni de bu olabilir.
Duyguların İnce Ayarı
Rüyalar sadece bilgiyi değerlendir­me ve öğrenmeyi geliştirmede işe yara­makla kalmayıp, ruhsal durumumuzu da etkiliyorlar. REM uykusunu tanı olarak alamayan kişilerde ruhsal bo­zukluklar ya da duygulanım bozukluk­ları görülmesinden yola çıkan bilima-damları, rüyaların normal psikolojik durum için çok önemli olduğu görü­şündeler. Rüyalar, bîr bakıma bizi psi­kolojik olarak bir sonraki güne hazırlı­yor. Uykusunu yeterince alamayan ki­şilerin ertesi gün daha saldırgan oldu­ğu, toleransının azaldığı ve daha ça­buk sinirlendiği, bilinen bir gerçek. Arizona Üniversitesi psikoloji bölü­münden Dr. Perlis, rüyaların İnsanın günlük davranışlarını ve duygularını önemli ölçüde etkilediğini savunuyor. REM uykusu sırasında görülen rüyala­rın bir tür tedavi edici niteliği olduğu­nu belirten araştırmacı, REM uykusu­nu kullanarak bazı ruhsal bozuklukla­rın tedavi edilebileceğini İfade ediyor. Rüyaların insan psikolojisini düzenle­medeki etkisine diğer bir gösterge de, geceleri uykudan uyandığımızda için­de bulunduğumuz moral bozukluğu ya da sinirlilik halinin sabah uyandığı­mızda kaybolması. Kısaca, İnsan beyni rüyalar sayesinde yine kendisine gece boyunca bir bakıma psikoterapi uygu­layarak bizi günlük hayata hazırlıyor. Böylece rüyalar, bilgilerimizi güçlen­dirmek ve öğrenmeyi kolaylaştırmanın yanı sıra, duygusal termostatlar olarak görev yapıp ruhsal durumumuzu da düzenliyorlar. Rüyalar kişinin duygu­sal durumunu düzenlerken öte yanda kişinin içinde bulunduğu duygusal du­rum da yönlendirebiliyor. Hartmann'a göre rüyalar sırasında oluşan yeni bağ­lantılar rastlantısal olarak değil, kişi­nin duygusal durumuna göre kontrol ediliyor. Bu nöronal bağlantılar uya­nıkken olanlardan çok daha güçlü ku­rulabiliyor ve esas kontrol mekanizma­sı, kişinin duygusal durumu. Rüyalar­da nöronal bağlantıların kurulduğu ve güçlendiği gerçeğinden, "rüyalarda gün İçerisindekinden daha fazla Öğre­niyoruz" gibi bir sonuç çıkarmak da
yanlış olur. Rüyaların tümyararlarına karşın, yine de öğrenme ve yaratıcılık gibi yeteneklerin en çok geliştiği za­man dilimi, uyanıklık hali.
Rüyanın Biyokimyası
Ünlü bilgin Alkmaion'a göre uyku­ya, derideki kanın vücudun iç tarafları­na doğru akması yol açıyordu. Aristo­teles'in uyku kuramıysa daha değişik­ti. Aristoteles'e göre yenilen yiyecekle­rin buharı sıcak olduğu için, yüksele­rek başbölgesinde birikiyordu. Akşama doğru başın soğumasıyla su buharı so-ğuyarak aşağı İniyor ve kalbi soğutu­yordu. Bu da uykuya yol açıyordu. Es­ki Babilli'ler rüyaların insanüstü dün­yadan yollandığına, iyi rüyaların tanrı­ların, kabuslarınsa şeytanların mesajla­rı olduğuna inanıyorlardı. O çağlardan beri uyku ve rüyaların kökenini, meka­nizmasını anlayabilmek için İnsanoğlu yoğun çaba harcadı. Modern bilimin kullandığı EEG ve PET cihazları saye­sinde, uyku sırasında beynin yaydığı dalgalar ve hangi bölgelerin çalıştığı gösterilebiliyor. REM uykusu, 1950'li yılların başlarında İlk keşfedildiğinde bilim dünyasında büyük heyecan ya­rattı. REM uykusunda uyandırılan kişi­lerin çoğu rüya tanımladıkları için, uzun yıllar REM uykusuyla rüyaların aynı kökenli olduğu düşünüldü. An­cak, daha sonra yapılan çalışmalar REM uykusuyla rüyaların oluşum me-
Kasım 2004 45 BİLİM ve TEKNİK
ru-2.jpg
serotonin, melatonin, B karbolin, dime­tiltriptamin ve pinolin gibi molekülleri­nin seviyelerindeki değişikliklere bağlı olduğu gösterildi. Molekül düzeylerin­deki bu oynamalar NREM ve REM uy­ku geçişlerini ve rüyaları yönetiyor. Rüyalardaki görüntü, düşünce ve ses­lerin oluşumundan beynin üst merkez­leri sorumlu. Ancak beynin alt merkez­lerinden birisi olan ve "pons" denen bölüm, rüya görmeyi tetikleyen en önemli merkez. Yani, rüyalar pons böl­gesinin uyarısıyla başlıyor. Daha sonra beynin orta merkezlerinden salgılanan bir dizi molekül, üst merkezleri hare­kete geçirerek rüyaların görülmesini sağlıyor. Rüyaların belirli konulan ol­ması, düzenli ses ve görüntülerin oluş­ması nedeniyle, rüyaları oluşturan esas bölgeler arasında beyin kabuğundaki düşünce, ses ve görüntü merkezlerinin Önemli rol oynadığı düşünülüyor.
REM uykusu sırasında beyin kan akımında %17'ye varan artış gözleni­yor. Rüyalar sırasında kan akımının en fazla arttığı merkezler, reflekslerden sorumlu olan beyin sapı, duygularımı­zın merkezi olarak bilinen limbik sis­tem ve entelektüel düşünce merkezi olan önbeyin. Limbik sistem içerisinde yer alan amigdala ve hipokampus adlı merkezler, davranış ve duygulardan so­rumlu. Rüyaların duygusal İçeriğinden, yani rüyalar sırasında hissedilen kor­ku, heyecan gibi abartılı duygular, bu merkezlerin yönetiminde. Beynin ön tarafında bulunan "prefrontai" bölge, günlük yaşamda bilinçten ve tüm ente­lektüel işlevlerden sorumlu olan mer­kez. Bu merkezin etkinliği NREM uy­kusunda kayboluyor. Ancak REM uy­kusuna geçişte bu bölgelerde hareket başlıyor. REM uykusunda beynin algı­lama işlevleri neredeyse tamamen blo­ke oluyor. Dış dünyadan gelen sesler ya da ışık algılanmıyor. Yani dış dün­yayla bağlantı tamamen kopuyor. Aynı zamanda vücudun istemli kontrolünü sağlayan kasları kontrol eden merkez­ler de baskılanıyor. Böylece, gözleri­miz dışında tam olarak hareketsiz kalı­yoruz. Rüyalarda oluşan seslerin, bey­nin yan tarafından bulunan "temporal". bölgedeki işitme merkezinin harekete geçmesine bağlı olduğu düşünülüyor. PET yöntemiyle yapılan çalışmalarda, rüya sırasında kan akımının arttığı gös­terilen diğer bir bölge de, beynin arka kısmında bulunan "oksipital" bölge.
yor. Asetilkolin beyin sapından salgıla­nıyor, yani REM uykusundan sorumlu molekül. REM uykusu sırasında salgı­lanan asetilkolin, beyin sapından, bey­nin orta-iç kesiminde bulunan tala-mus'a sinyaller gönderiyor. Tala-mus'tan çıkan sinyaller, beyin kortek-sine yollanarak kaslara giden sinir uya­rılarının bloke olmasına yol açıyorlar. Böylece REM uykusundaki rüyalar sı­rasında kaslarımıza geçici bir süreyle felç oluyor. Bu geçici felç durumu, rü­yalarımız sırasında bilinçsiz vücut ha­reketlerini engellemede oldukça önem­li. Özellikle duygu içeriği çok yoğun rüyaların etkisiyle insanın kendisine zarar verebilecek hareketlerde bulun­masını, bu geçici felç durumu engelli­yor.
REM uykusundan asetilkolin so­rumlu tutulsa da rüyaların bir dizi baş­ka molekül tarafından başlatıldığı dü­şünülüyor. REM uykusunda salgılanan asetilkoline ek olarak, "dopamin", B-karbolin" ve "dimetiltriptamin" de­nen bir grup molekül de salgılanıyor. Bunların rüyadan sorumlu moleküller oldukları düşünülüyor. Beynin orta merkezlerinden salgılanan bu molekül­ler üst merkezlerini harekete geçire­rek rüyaların görülmesini sağlıyor. Yaklaşık 5-30 dakika kadar süren REM uykusu sırasında beyinde "pino-lin" denen bir molekülün seviyesinde­ki düşmeye bağlı olarak, serotonin se­viyesi tekrar yükselmeye başlıyor. Bu sırada "noradrenalin" denen başka bir molekül de salgılanıyor. Serotonin ve noradrenalin rüyayı sonlandırıp, REM uykusundan tekrar NREM uykusuna geçişi sağlıyor. NREM uykusu sırasın­da seviyesi yükselen serotonin, çeşitli enzimler tarafından melatonin'e dö­nüştürülüyor. Böylece melatonin, fi-karbolin ve dimetiltriptamin düzeyle­ri tekrar artarak REM uykusu ve rüya başlıyor. Bu döngü, uyku sırasında yaklaşık her 90 dakikada bir, toplam 4-5 kez tekrarlanıyor.
Beynin Rüya Merkezleri
"PET scan" tekniğiyle bilimadamla-rı artık beyindeki çeşitli molekülleri ta­kip edebiliyor ve beynin hangi işlevin­de hangi bölümünün çalıştığını tespit edebiliyorlar. Bu yöntem sayesinde rü­yaların oluşum mekanizmasının esas olarak beyinden salgılanan asetilkolin,
kanizmasının aynı olmadığı, yani REM'in rüya olmadığını gösterdi. REM uykusunun rüyalarla eşanlamlı olma­masına karşın, rüyaların oluşumunu tetiklediği düşünülüyor. REM uykusu­nun rüya demek olmadığı anlaşıldık­tan sonra, rüyaların kökeni ve meka­nizmasıyla ilgili yeni tartışmalar ve araştırmalar başladı. Rüya görmeye ze­min hazırlayan uykunun hormonu "melatonin" olarak biliniyor. Beyinde­ki "pineal bez"de üretilen melatonin, belirli bir biyolojik saate göre salgılanı­yor. Bazı araştırmacılar melatonin'in doğal bir narkotik, yani uyku getirici molekül olduğunu ifade ediyorlar. Ha­vanın kararmasıyla melatonin düzeyin­de artış oluyor. Hava kararınca ya da göz kapakları kapanınca göze giren ışık miktarı azalıyor. Buna paralel ola­rak melatonin sentezi artıyor. Melato­nin'in artması "DHEA" (dehidroepian-drosteron) denen diğer bir hormonun düzeyinde düşmeye yol açıyor. Bu hor-monal değişimler NREM ve REM uy­kularının oluşumuna yol açıyor. NREM uykusunun ilk evrelerinde "se-rotonin" denen bir hormon salgılanı­yor. Bu hormon NREM uykusunun de­vamlılığından sorumlu. Beyindeki se-rotonin miktarı azalmaya başlayıp me­latonin düzeyi yükseldikçe, uykunun derinliği de artıyor. NREM'den REM uykusuna geçişteyse "asetilkolin" adlı bir mesajcı molekül önemli rol oynu-
BİLİM ve TEKNİK 46 Kasım 2004
ru-3.jpg
Bu bölgede görmeden sorumlu merkez bulunuyor. Rüyalar sırasında etkinle-şen bölgeler, esas olarak asetilkolin ta­rafından uyarılıyor. Asetilkolin etkisi­nin bitmesinden sonra beyin sapından salgılanan serotonin ve noradrenalin'e bağlı olarak, rüya bitiyor.
Rüyalarda etkin hale geçen görme ve işitme merkezleri, bellekte önemli yeri olan talamus ve limbik sistemle de yakın bağlantı içinde. Rüyalardaki gö­rüntü ve seslerin kaynağı, daha önce belleğe kaydedilmiş bilgiler. Beynin çe­şitli merkezlerinde kayıtlı olan yakın ve uzak bellek bilgileri kullanılarak çe­şitli ses ve görüntüler oluşuyor. Lim-bik sistemin etkisiyle, bellekten alman ses ve görüntülere duygusal unsurlar ekleniyor. Beynin ön bölümlerindeki bilinçten sorumlu merkezler de tüm bu unsurları belirli bir düzene sokmaya çalışıyor, yani bir bakıma eldeki malze­meyle belirli bir senaryo oluşturuyor. Rüyada birçok merkezin aynı anda uyarılması ve günlük hayatta bizi kon­trol eden bilincin baskılanması nede­niyle rüyalarımız her zaman anlamlı ve düzenli olmuyor. Bu nedenle rüyalar­da bazen son derece akıicı bir senaryo yaşanırken çoğu kez anlam veremedi­ğimiz şekiller ve sesler duyabiliyoruz.
Rüyaların oluş mekanizması, esas olarak bir dizi molekülün beynin bazı merkezlerini uyarması ve bazılarının da baskılaması. NREM ve REM uykusu geçişleri sırasında değişik moleküller görev yaparak değişik merkezleri uya­rıyorlar. Rüyaların duygusal, görsel ve işitsel unsurları, beynin çeşitli merkez­lerinin etkinleşmesinden kaynaklanı­yor. Rüyaların mekanizması hakkında henüz bilinmeyen oldukça fazla nokta var. Rüyalar sadece kontrolsüz bir elektro-kimyasal uyarılar zinciri sonu­cu mu oluyor, yoksa beyin içerisinde bunu düzenleyen bilmediğimiz bir sis­tem mi var? Günlük hayattaki bilincin devre dışı kaldığı rüya dünyasında, be­yin nasıl oluyor da görüntü, ses ve duy­guları uyumlu bir birleşime çevirebili­yor? Rüyaların çeşitli buluşlara yol aç­ması, şarkıların bestelenmesine katkıda bulunması, acaba önemsenmeyecek rastlantılar mı? Tabii bu soruların ce­vapları henüz bilinmiyor. Hangi rüyayı niçin gördüğümüz, rüyaların anlamlan ve rüyaların amacı tam olarak bilinmi­yor. Fakat bilimadamlarının çoğu, yaşa­mımızın önemli bir parçasını oluşturan
sentezini artırıyor. Rüyaların cinsel içeriğinin bu mekanizmaya bağlı oldu-ğu düşünülüyor. Cinsel İçerikli rüya­lar, genellikle cinsel isteklerin uzun süreli karşılanamamasına bağlı görülü­yor. Rüyalar sırasında meydana gelen diğer bir fizyolojik olay da, erkeklerde görülen cinsel organ sertleşmesi, yani ereksiyon. Ereksiyon oluşması için mutlaka cinsel içerikli rüya görmek ge­rekmiyor. REM uykusu sırasında olan ereksiyonun, beynin alt merkezlerin­den salgılanan asetilkolin yoluyla lim­bik sistemin uyarılması sonucu olduğu düşünülüyor.
Bilinçli Rüya Görmek
Birçok insan, hayatında en az bir
kez de olsa, rüya görürken bunun rüya olduğunun farkında oluyor. Bu olayı yaşayan kişiler, rüya görürken aslında bunun bir rüya olduğunu ve yaşananla­rın sanal bir ortamda meydana geldiği­ni biliyorlar. Ancak buna karşın rüya devam ediyor. Bu tür rüyalar genellik­le keyif verici oluyor ve duygu yoğun­luğu oldukça fazla. Bazen kabus görür­ken de kişiler rüya gördüğünün farkın­da olabiliyor ve bilinçli olarak kendile­rini uyandırabiliyorlar. Rüya görürken bunun rüya olduğunun farkında olma-
rüyaların çok önemli faydaları olduğu ve mekanizmasının anlaşılmasının, bey­nin anlaşılmasında çok önemli rol oy­nayacağı konusunda birleşiyorlar.
Cinsel İçerikli Rüyalar
Asetilkolin dışında REM uykusunda etkili moleküller arasında seks hor­monları da var. Seks hormonları ola­rak bilinen "Östrojen" ve "testosteron" düzeyleri, hipofiz bezi tarafından sen-tezlenen FSH (Follicle-Stimulating Hormone) ve LH (Leutinizing Hormo-ne) adlı moleküller tarafından kontrol ediliyor. Bu hormonların salgılanması­nı, vücudumuzun biyolojik ritmi kon­trol ediyor. FSH ve LH seviyeleri bey­nin ortasında bulunan "hipotalamus " adlı bir merkezin kontrolünde. Hipota-lamus'tan salgılanan "gonadotropik hormon", belirli saatlerde salgılanarak hipofiz bezine ulaşıyor ve buradan LH salgılanmasına yol açıyor. Hipotala­mus, duyguların kontrolünü sağlayan limbik merkezle yakın ilişki içerisinde. Rüyalar sırasında uyarılan limbik sis­tem, hipotalamusa mesaj yollayarak gonadotropik hormonun salgılanması­nı sağlıyor. Gonadotropik hormon uya­rısıyla hipofiz tarafından salgılanan LH hormonu, erkeklerde testosteron
Kasım2004 47 BİLİM veTEKNİK
ru-4.jpg
ya "bilinçli rüya" (lucid dreaming) deni­yor. Zaman zaman her insanın yaşadıği bu tür rüyalar, genellikle İnsanın kendi İsteğine bağlı oluşmuyor. Yani, kişi her istediğinde bilinçli rüya görmüyor. Bi­linçli rüya sırasında görülen diğer bir olaysa "yanlış uyanma". Kişi, rüyada ol­duğunun farkında oluyor ve bu sırada uyandığını sanıyor, ancak uyanmıyor. Yani, rüyasında uyandığını görüyor. Sonra tekrar rüya gördüğünü anlıyor ve bu gerçekten uyanana kadar devam ediyor. Bu, bilinçli rüyayla yakından İl­gili bir olay.
Tam anlamıyla bilinçli rüya görme­nin tanımıysa, sadece rüyanın farkında olmak değil, aynı zamanda onu kontrol edebilmek. 1900lerin başında tanımla­nan bilinçli rüyanın bilimsel dayanakla­rı, ilk olarak 801i yıllarda elde edildi. Halen bu kavram üzerinde yoğun araş­tırma yapılıyor. Rüya görürken farkın­da olan ve rüyanın akışını kontrol ede­bilen insanlara "oneironot" deniyor. Bu tür rüyaların insanın ruh sağlığını olumsuz etkilemediği, tam tersine bi­linçli rüyaların, insanın kendi kendini anlamasında önemli olduğu düşünülü­yor. Bilinçli rüya görmenin tam olarak ne faydasının olduğu anlaşılmasa da, bunun eğitimini veren merkezler bulu­nuyor. Yani rüyadayken bunun farkın­da olmanın yollan öğretilebiliyor. Bu­nun için en önemli unsurlardan biri, gördüğünüz rüyayı hatırlayabilirle gü­cü; yani rüya beileği. Bilinçli rüya gör­meye başlamadan önce rüya belleğini­zi, geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için REM uykusu sırasında uyanabilmemiz gerekiyor. Her 90 dakikada bir tekrar­lanan REM uykusundan uyanabilmek için, alarm saatini bu düzene göre ayar­lamak gerekiyor. Bu yolla rüya belleği geliştirilip bilinçli rüyayayı öğrenmede ilk adım atılıyor. Diğer bir basamaksa gerçeklilik testleri. Rüya ya da gerçek yaşam olup olmadığını anlamak için çe­şitli yöntemler var. Örneğin, her iki bu­run deliğini ve ağzımızı kapattığımızda hâlâ nefes alabiliyorsak bu bir rüya. Havaya zıpladığımızda uzun süre düş­meden havada asılı kalabiliyorsak rüya­dayız demektir. Bu testler gün İçerisin­de sürekli yapıldığında, rüyada da gö­rülüyor ve kişi bu sayede rüyada oldu­ğunu anlayabiliyor. Kişinin kendisini dışarıdan görmesi, ölen bir yakınını görmesi ya da süpergüçlerinin olduğu­nu görmesi de rüyanın kanıtı. Bu dü-
nin bir tür karışıklığından kaynaklanan bu durum, vücudun her tür pozisyo­nunda meydana gelse de, en sık olarak sırtüstü pozisyonda uyurken oluyor. Nedeni tam olarak bilinmeyen uyku fel­cinin, genellikle çok yorgunken ya da uykunun az alındığı durumlarda oluş­tuğu düşünülüyor. Uyku düzeninin bo­zulduğu, vücudun biyoritminin aksadı­ğı dönemlerde de uyku felci yaşanabili­yor. Yoğun stres zamanlarında ya da psikolojik sorunlar yaşayan kişilerde daha sık görüldüğü belirtiliyor. Bazı sa­kinleştirici İlaçlar kullanan kişilerde uy­ku felci görülme olasılığı, normale göre 5 kat daha fazla. Uyku felci yaşayanla­rın yaklaşık üçte birinde, gün içinde pa­nik atak olduğu belirlenmiş. Uyku felci, bir hastalık değil. Kişiye çok büyük bir ölüm korkusu yaşatsa da, hiçbir zararı yok. Ancak insanı korkutan bu duru­mun yaşanmaması için alınabilecek ba­zı önlemler bulunuyor. En önemlisi, ye­terince uykuyu almak. Mümkün oldu­ğunca stresten uzak durmak ve uyku düzenini korumak da önemli.
Doç. Dr. Ferda Şenel
Ankara Dr Sami Ulus Çocuk
Hastanesi
şüncelere yoğunlaşan kişi, bunları rü­yada gördüğünde bunun rüya olduğu­nu anlıyor. Uykuya dalmadan önce be­lirli bir konu üzerinde yoğun olarak düşünmek ya da kitap okuyarak uyku­ya dalmak, bilinçli rüya görmeye yol açabiliyor. Bu tür rüyaların öğretilebi­leceği konusu halen tartışmalı olsa da, gün içerisindeki olayların ve yoğun duyguların rüyaları etkilediği bir ger­çek. Günlük hayatta üzerinde yoğun olarak durulan konular, geceleri rüya­larımıza girebiliyor. Örneğin, gün içeri­sinde sürekli sınava hazırlanan bir öğ­rencinin gece rüyasında öğretmenlerini ve sınavları görmesi, ertesi gün tatile çıkacak bir kişininse bununla ilgili rü­yalar görmesi, oldukça yaygın karşılaşı­lan durumlar. Benzer şekilde, bilinçli rüya üzerinde yoğunlaşılarak bunu sağlamak mümkün olabilir.
Kaynaklar
Dreaming and the Dream: Social and Personal Perspectives. The jour-
nal of Mind and Betıaviot . Spring and Summer 1986. Vol. 7,
Numbers 2 and 3, Pages 429(299)-448 (318) ISSN 0271-
0137. ISBN 0-930195-02-7
A Study of the Neurophysiological Mechanisms of Dreaming M. Jouvet and D. Jouvet Electroenceph. Clin. Neurophysiol. 1963
Suppl. 24 Revonsuo, Antti : The Reinterpretation of Dreams: An evolutionary
hypothesis of the function of dreaming, Behavioral and Brain
Sciences 23 (6): Solms, Mark : Dreaming and REM sleep are controlled by different
brain mechanisms, Behavioral and Brain Sciences 23 (6): Braun, A. et al. : Regional cerebral blood flow throughout the sleep-
vvake cycle. Brain 120, 1173-97. Freud, S: The interprelation of dreams. Standard Edition of the
Complete Psychological Works of Sigmund Freud, 4 5 5. Ho
garth: London.
Heiss, VV.-D., Pawlik G., Herhollz K., Wagner, R. 5 Wienhard, K: Re­gional cerebral glucose metabolism in man during wakefulness,
sleep, and dreaming. Brain Res. 327, 362-6. Maquet P. et al: Functional neuroanatomy of human rapid-eye-move-
ment sleep and dreaming. Nature 383, 163-6. Sleep Mechanism: Proc. Natl. Acad. Sci. USA 1824, 91 Brain Phhysiology: J. Neuropathology and Experimental Neurology
1991; 50: 29 Barrett, D. (1993). The "committee of sleep": a study of dream incu-
bation for problem solving. Dreaming, 3, 115-122. Domhoff, G. W. (1996). Finding Meaning in Dreams: A Quantitatiue
Approach NY: Plenum Press. Ellman, S. ]., Spielman, A. J. 5 Lipschutz-Brach. L: REM Deprivation
Update. In: S.J. Ellman & J.S. Antrobus (Eds.l. The mind in sle­ep, 2nd Ed. New York: John Wiley 5 Sons, Inc. pp. 369-376. Greenberg, R., Pearlman, C. 5 Gampel, D: War neuroses and the
adaptive function of REM sleep. British Journal of Medical
Psychology, 45, 27-33. Siegel, J: Brainstem mechanisms generating REM sleep. Principles
and
Practice of Sleep Medicine, 2, 125-141.
http://serendip.brynmawr.edu/bb/neuro/neuro99/web2/Sancar.html http://hcs.harvard.edu/~husTi/BRAIN/vofl/sleep. html http://academics.tjhsst.edu/psych/oldPsych/ch5/dreams.html http://wv/w.sas.upenn.edu/~danielg;/dreams01.html http ://www.dreammoods.com/dreaminformation/dream resea rch. htm http ://wv/w.drea ms.ca/dreams.htm
Uyku Felci
Uyurken aniden uyanıyorsunuz, bi­linciniz tam olarak yerinde; ancak hare­ket edemiyorsunuz. Vücudunuzdaki hiçbir kası kımıldatamıyorsunuz. Adeta tüm vücudunuzun felç olduğunu his­settiğiniz ve öleceğinizi zannettiğiniz bu duruma "uyku felci" deniyor. Uyku sırasında birçok İnsanın en az bir kere yaşadığı bu olay, beynin REM uykusuy-la uyanıklık arasında yaşadığı ani bir geçiş dönemi. Uyku ve uyanıklık arasın­daki bu dönemde bazı halüsinasyonlar da görülebiliyor. Oldukça korkutucu olan bu durum, genellikle birkaç sani­yeyle bir dakika arasında sürüyor. Uy­ku felcini yaşayan kişiler bu süreyi ge­nellikle daha uzun hissediyorlar. Bey-
BİLİM ve TEKNİK 48 Kasım 2004