nt-1.jpg
Büyük Tartışmalara Gebe Küçük Teknoloji: Nanoteknoloji
Gittikçe popülerleşen nanoteknolojimn gelece­ği İngiltere'de masa üzerine yatırıldı. Toplum bu yeni teknolojiden neler bekliyor? Gelecekte nano­teknoloji insan yaşamında ne tür yenilikler yarata­cak? Bu teknolojiyi etik ve sosyal bakımdan neler bekliyor?
Prens Charles bile bu teknoloji konusunda yo­rumda bulunmaktan kendini alamadı. Bazen uç noktalara vardığı düşünülen çevreci görüşlerini açıkça dile getirmekten kaçınmadığı için eleştiri­lere hedef olan Prens Charles, kendi kendine ço­ğalabilen nanoteknoioji ürünü mikroskopik robot­lar ordusunun dünyayı canlıların yaşayamayacağı bir çöplüğe çevireceğinden korktuğunu İfade etti. Diğerleri buna nanoterorizm kaygılarını eklediler. İngiltere'nin bilim enstitüsü Royal Society'nin baş­kanı Robert May'in Prens Charles'a karşılığıysa şöyle oldu: Robotlar ordusunun üretilmesi, dino­zorların klorlanması ne kadar olasıysa ancak o kadar olası.
Sanki tarih tekerrür ediyor. Bundan yalnızca ü'ç-beş yıl önce aralarında yine Prens Charles'ın bulunduğu bir grup, genetik olarak değişikliğe uğratılmış bitkilerin serbestçe yetiştirilmesine kar­şı kampanyalar düzeniemişierdi. Bir tarafta bu grupların baskısı, diğer tarafta endüstrinin baskı­sı, ve bir diğer tarafta da bilim adamlarının bili­min sınırlandırıldığına dair kaygılarıyla karşı kar­şıya kalan İngiliz hükümeti ancak yıllar süren tar­tışmalar ve ek araştırmalar sonucunda bu bitkile­rin ekimine izin verip vermemek konusunda bir karara varabilmişti. Ve şimdi benzer tartışmalar nanoteknoloji konusunda yineleneceğe benziyor.
Nanoteknoloji milimetrenin milyonda biri ka­dar küçük cisimlerle uğraşıyor. Seksenli yıllarda biyoteknoloji nasıl geleceğin bilimi olarak görülü-yorduysa, kimisi bugün nanoteknolojinin de ben­zer şekilde gelecek vaadettiğini öne sürüyor. Göz­le görülemeyecek kadar küçük elektronik çiplerin kullanıldığı minyatür ama çok becerikli bilgisayar­lar, belirli değişimleri algılayabilen malzemeler (sözgelimi yara bölgesinde enfeksiyonun varlığını algılayabilen sargı bezleri, askerler için bulundu­ğu ortama göre bir bukalemun gibi renk değişti­ren kamuflaj sağlayacak giyecekler), etkili ve ucuz su arıtma sistemleri, hasar görmüş organ ve dokuları yineleyebilen, buralara ilaçları taşıyabi­len 'nanobot'lar bu yeni teknolojinin bugün öngö­rülen uygulama alanlarından yalnızca bazıları.
İngiliz hükümetinin karar vermesi gereken bir başka konu daha var: Bu teknolojinin geliştirilme­si için ne kadar yatırım yapmak gerek? Son beş yılda ABD nanoteknolojiye yönelik araştırmalara yatırımını 270 milyon Sterlin'den 378 milyon Sterlin'e yükseltti. Japonya'nınki çok daha ciddi bir artış gösterdi: 75 milyon Sterlin'den 470 mil­yon Sterlin'e yükselerek neredeyse altı kat arttı. Avrupa devletlerinin toplamının bugünkü yatırı-mıysa ABD ve Japonya'nın çok daha gerisinde.
nt-2.jpg
nanoteknoloji alanında söz sahibi 42 bilim adamı­nın katılımıyla gerçekleşti. Geçtiğimiz ay yayımla­nan rapora göre kendi kendine üreyebilen nano-botlar ancak bilimkurgu romanlarında mümkün olabilir; fiziksel olarak bu tür robotların üretilme olasılığı neredeyse olanak dışı. Kurulun kaygıları nanoparçacıkların çevre ve sağlık üzerinde öngö-rülemeyen etkileri konusunda odaklandı. Bu ko­nuda araştırma açığının bulunduğu ortaya çıktı; kurul nanoparçacıkların çevreye salındıklarında ne tür etkilere yol açtığının çok yönlü araştırılma­sı gerektiğini vurguladı. Yakın gelecekte nanotek­nolojinin çok daha az enerji gerektiren ve çok da­ha az İş üreten televizyonlar, ampuller üretmekte kullanılabileceğini kaydettiler. Kurulun çevre kirli­liğine bakış açısıysa Prens Charles'inkinden çok farklıydı. Nanoteknolojinin civa, siyanür, ağır me­talleri ve çevre kirliliğine yol açan diğer maddele­ri temizlemede rol oynayabileceği, daha az atık üreten bir endüstriye de kapıları açabileceği ra­porda yer aldı. Çalışmanın yürütme kurulu başka­nı Ann Dowling, bu raporun bir başlangıç noktası olduğunu, toplumun her kesiminden bireyleri bu rapora yönelik görüşlerini ifade etmeye davet et­tiklerini duyurdu.
Çalışmanın ikinci kanadım da bu yıl Ocak ayında birebir gerçekleştirilen anket ve iki atöl­ye çalışması oluşturdu. Ankete onbeş yaşını aş­mış 1005 yetişkin katıldı. Atölye çalışmaları-naysa 18 yaşın üzerinde, bilim ve teknolojiyle ilişkili meslek alanına ait olmayan bireyler katıl­dı. Geçtiğimiz ay yayımlanan sonuçlara göre, ka­tılımcıların %71'i nanoteknoloji sözcüğünü duy­madığını söylemiş. Düyanlardansa yalnızca %32'si nanoteknolojinin ne olduğuna ilişkin bir tanımlama getirebilmiş. Katılımcıların hepsi na­noteknolojinin tıp alanında sağlayacağı yenilikle­ri heyecan verici bulduğunu söylemiş. Ancak na­noteknolojinin sağlayacağı minyatürleştirmeye bağlı olarak gözlem olanaklarının artmasının so­nucunda, sözgelimi gözle görülmez mikrofonlar, kameralar sayesinde, bireylerin özel yaşamları­nın özelliğini yitirebileceği tehlikesine dikkat çektiler. Bu teknolojinin askeri amaçla ve gizli servisler tarafından nasıl kullanılacağının çok iyi belirlenmesi gerektiğini vurguladılar.
İngiltere'de tartışmaların artmasına paralel olarak, hatırı sayılır iki üniversitenin, Imperial College ve university College London'ın bu yıl Londra Nanoteknoloji Merkezi'ni açması bekle­niyor. Araştırmalara ayrılan ödenek çoktan filiz­lerini veriyor gibi. Kuşkusuz bunu yeni uygulama alanları izleyecek. Yeni uygulama alanları açıl­dıkça da etik tartışmaların içeriği değişecek; tar­tışmalar daha yaygın kitlelerle yinelenecek. Bu tartışmalardan en önemlisi, kuşkusuz gelişmek­te olan ülkelerin nanoteknolojiden nasıl yarar­lanmasının sağlanacağı olacak. Teknoloji trans­feri yoluyla mı, yoksa bilim transferi yoluyla mı?
Yalnızca 79 milyon Sterlin'den 219 milyon Ster­lin'e çıktı. Acaba İngiltere nanoteknolojiye ayırdı­ğı bütçeyi artırmalı mı? Eğer bütçeyi artırmazsa {nanojbilimsel ve [nanojteknolojik bakımdan geri mi kalmış olacak?
Hükümet, kendini daha önce genetik değişik­liğe uğratılmış bitkiler konusunda olduğu gibi ha­raretli tartışmaların ortasında bulmamak için bu kez daha tez davrandı. Nanobilim ve nanotekno­loji henüz laboratuvarları terkedip evlere, işyerle­rine girmeden önce ilgilenen herkesi masa çevre­sine topladı. Geçtiğimiz yıl Royal Society ve Royal Academy of Engineering'! nanoteknolojinin gele­ceğine dair bulguları değerlendirmek üzere görev­lendirdi. Çalışma geçtiğimiz yıl başladı ve şu ko­nularda odaklandı: nanobilim ve nanoteknoloji ta­nımı; nanoteknoloji alanında bilim dallarının bu­günkü bilgi düzeyi; bugün ve gelecekte nanotek­nolojinin olası uygulama alanları ve tahminen ne zaman gerçekleştirilebileceği; çevresel, etik ve sosyal sonuçları, sağlık üzerindeki olası etkisi; bu­günkü yasa ve yönetmeliklerin açık noktaları.
Bilim Bakanı Lord Sainsbury, bu çalışmanın, otuz yıl önce, bilgisayarların gelecekte nasıl kulla­nılacağına dair öngörülerde bulunmakla eşdeğer olduğunu ifade ediyor. Evet, gelecekte nanotek­nolojiye hiç beklenmedik bir uygulama alanı çıka­cağı kesin; büyük olasılıkla bugün gelecek vaadet-tiği alanlardan bazıları da fos çıkacak ama nano­teknolojinin ne yönde, niçin ilerleyeceğini belirle­yecek bir strateji üretilebilmesi için çerçevenin iyi çizilmesi gerekiyor. Vaad ettiği yenilikleri sağlaya­bilmesi için her şey, ne kadar ödenek ayrılacağı­na, alanda uzmanların nasıl yetiştirileceğine bakı­yor. Daha da önemlisi bu teknolojinin hangi uygu­lamalarının toplumca kabul edilir, hangilerinin ka­bul edilmez olduğuna bakıyor.
Royal Society ve Royal Academy of Engine-ering'İn ortaklaşa yaptıkları çalışmanın ilk kanadı
Mayıs 2004 97 BİLİM veTEKNİK