Uyku ve Rüyalar

7.Uyku Hapları

Uyku hapları, 1950’lerde Polonyalı kimyacı Leo Sternbach’ın daha sonraları librium, diazepam ve valium haplarında kullanılacak olan kimi etken maddelerin uyku üzerindeki etkilerini keşfetmesiyle ortaya çıktı.

Haplar birkaç farklı sınıf altında toplanıyor. Büyük bir kısmı, benzodiazepin adı altındaki ilaçlardan oluşurken, diğerleri imidazopirinler ve pirazolopirimidinler adlarını alıyor. Aynı sınıftaki ilaçlar da yarılanma ömürlerine göre farklı adlarla piyasada bulunuyor. İlacın yarılanma ömrü, kandaki yoğunluğunun yarıya inmesi demek. Bir ilacın yarılanma ömrü ne kadar kısaysa, o kadar kısa sürede etki gösteriyor ve vücuttan atılması da o kadar çabuk oluyor anlamına geliyor. Yarılanma süresi uzun olan ilaçların etkin olma süreleri de uzun olduğundan, ertesi gün de etkileri sürer ve bütün gün uykulu gezmeye yol açarlar. Son yıllarda piyasa çıkan zaleplon türü hapların yarılanma ömürleri 1 saat gibi kısa bir süre. Uyku haplarının genellikle en fazla 1 hafta – 10 gün kullanılmaları öneriliyor. Ancak, yeni çıkan eszopiklon türü ilaçların 4 haftaya kadar kullanımlarının olası olduğu söyleniyor.

Bununla birlikte, beyin epifizinin uyku sırasında en çok salgıladığı hormon olan melatonin gibi hormonlar da son yıllarda uyku sorununa çare olarak kullanılmaya başlandı. Ancak, bunların etkileri henüz tam olarak kanıtlanmış değil.

7.1. Etkileri

Uyku haplarının yarattığı ilk olumsuzluk, uzun süreli kullanımlarda vücudun bunlara karşı direnç göstermesidir. Bu durumda, kullanıcılar aldıkları dozu artırarak kimi risklere girebilirler. Ayrıca yüksek doz, haplara bağımlılık durumunu da ortaya çıkarabilir. Uyku hapları, uyku apnesi rahatsızlığı olanlarda, hamilelerde ve aşırı miktarda alkol tüketenlerde birtakım rahatsızlıklara yol açabilir. Ancak, uykusuzluğun nedenleri depresyon, anksiyete ya da başka bir bozukluk olabilir. Bu nedenle, hapların hekime danışılmadan alınması, bu hastalık ve bozuklukların tedavisine engel olabilir. Uyku hapı almayı ilk çare olarak görmek, uyku hijyenine uymak gibi daha etkili çözümleri göz ardı etmeye de neden olabilir.

TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi - Kasım 2008