Uyku ve Rüyalar

5. Uyku Bozuklukları

5.1. Uykusuzluk

Uykusuzluk, genellikle iki biçimde yaşanır: kişinin kendisini bilerek ve isteyerek uykusuz bırakması ve uyumak istese de uyuyamaması. Birincide, insanın uykusuzluğa ne kadar dayanabileceği tartışılırken, ikincisinde uykusuzluk hastalığının nedenleri ve bununla başa çıkma yöntemleri araştırılıyor.

5.1.1. Uykusuz Yaşayabilir miyiz?

Yapılan tüm deneyler, uykusuzluğun yaşam fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Uzun süre uykusuz kalındığında, vücut sıcaklığı düşebilir, bellek yavaşlar, konuşma güçlüğü çekilebilir, kaygı, bitkinlik, sinirlilik, paranoya, halüsinasyon görme gibi davranış bozuklukları gözlenebilir. Derin uyku yoksunluğu, bilişsel işlevlerde bozukluklara yol açabiliyor.

Uykusuz kalma rekoru, 1965’te 17 yaşında bir Amerikalı tarafından kırıldı. Randy Gardner 11 gün boyunca hiç uyumadı. Uykusuzluk deneylerinde deneklerde, konsantrasyon, motivasyon, algılama bozuklukları ve ileri düzey düşünsel süreçlerde gerileme gözlenmiş. Denekler, birkaç gece uyuduktan sonra tüm fonksiyonları normale dönmüş.

Farelerin kullanıldığı deneylerdeyse, iki hafta uykusuz bırakılan fareler ölmüş. Farelerin ölüm nedeninin metabolizmanın çok fazla çalışması olduğu düşünülüyor.

5.1.2. Uykusuzluk Hastalığı - İnsomnia

Uykuya dalamamak, daldıktan bir süre sonra uyanıp yeniden uyuyamamak, ışığa aşırı duyarlılık göstermek ve uykuda dinlenememek insomnianın belirtilerinden bir kısmı.

Hastalık bellekte sorunlar, iş görmede güçlük, sinirlilik ve günlük işler sırasında uyanık kalmada zorlanma gibi sorunlara yol açabiliyor. Tansiyon ve stres gibi etkenlerin yanı sıra, birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlık da bu hastalığa neden olabiliyor.

5.1.2.1 Nedenleri

İnsomnia her yaştan, her cinsiyetten, her ırktan insanda görülebildiği gibi, ileri yaşlardakilerde ve kadınlarda görülme sıklığı daha fazla. Stres en büyük nedenlerden biri. Ayrıca, çok ciddi hastalıklar, ameliyatlar ya da yaralanmalar gibi travmatik olaylar, huzursuz bacak sendromu, periyodik bacak hareketleri bozukluğu ve Jet lag de insomnianın nedenleri olabilir.

5.1.2.2 Tedavisi

Kısa süreli uykusuzluk hastalıklarında genellikle, uyku hijyenine uymak sorunun çözümü için yeterli olur.

Uzun süreli, psikofizyolojik uyku hastalığının tedavisindeyse hem davranış terapisi, hem de ilaç tedavisinden yararlanılıyor. Davranış terapisinde, EMG biyogeribeslemeyle rahatlama alıştırmaları, psikoterapi ve uyarıcı denetim terapisine başvuruluyor.

5.2. Narkolepsi

Uykusuzluk çekenlerin aksine, narkolepsiye yakalananlar gün boyunca kontrol edilemez bir biçimde 15 – 30 dakikalık uyku ataklarına yenik düşerler. Genellikle 15 – 30 yaşlarında ortaya çıkan hastalığın en önemli belirtileri, gün içinde uykulu olma, katapleksi, uyku felci ve uyku halüsinasyonlarıdır. Gece boyunca rahatsız uyumak, sık sık uyanmak ve kâbus görmek de narkolepsiye eşlik eder.

5.2.1 Nedenleri ve Tedavisi

Her ne kadar henüz narkolepsinin kesin nedeni bilinmiyor olsa da, bu konuda birtakım varsayımlar yapılıyor. Yapılan araştırmaların birçoğu, beyinde hipokretin adlı bir nörotransmiter eksikliğinin narkolepsiye yol açtığını gösteriyor.

Köpekler ve farelerle yapılan araştırmalarsa narkolepsinin kalıtsal olabileceğini gösterirken, insanlarda hastalığın kalıtsal olduğuna ilişkin hiçbir gösterge yok. Narkolepsi hastalarının genellikle yakın akrabalarında, hatta tek yumurta ikizlerinde hastalığa rastlanmamış. Bir başka araştırmaya göreyse, kişinin bağışıklık sistemi narkolepsiye yol açabiliyor. Çevresel etkilere/toksinlere karşı duyarlı olan oto bağışıklık sistemi, antijenlere benzettiği kendi nöronlarına saldırarak zarar veriyor.

Narkolepsi tedavisinde genellikle, metilfenidat (Ritalin), dekstrafetamin (Dexedrine) ya da pemolin (Cylert) gibi uyarıcılar kullanılıyor. Ayrıca kimi antidepresanlara da katapleksi, uyku felci ve halüsinasyonların tedavisi için başvuruluyor. Bunlara ek olarak hastalara, yatmadan en az 3 saat önce hafif egzersiz yapmak, akşamları kafeinli şeyler içmekten vazgeçmek, planlı olarak belli saatlerde şekerleme yapmak ve gün boyunca hafif yiyecekler yemek gibi, kaliteli bir uyku için gerekenler öneriliyor.

5.3. Horlama

Horlama, uyurken soluk aldığımızda yutak çevresindeki yumuşak dokuların titreşmesiyle oluşan sestir. Üst solunum yolunun daralmasıyla horlama artar. Kişide yaş ilerledikçe horlama sorununun ortaya çıkma olasılığı yüksekse de, asıl neden daha çok, fazla kilolardır. Genellikle fazla kilolardan kurtulmak, uyku hapı ve alkol kullanmamak, boyun yapısına uygun bir yastık kullanmak sorunu çözmeye yeter.

5.3.1. Uyku Apnesi

Uykuda solunum durmasıysa, yüksek sesle horlayan kişinin soluğunun 20 – 30 saniye boyunca durması, kişinin bu duraklamalarla uyanması ve gün boyunca uykulu gezmesi rahatsızlığıdır. Bu rahatsızlık, soluk duraklaması nedeniyle, kandaki oksijen azalmasına bağlı olarak kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve felç gibi başka rahatsızlıklara yol açabilir.

Uyku apnesi tanısı için polisomnograf adlı bir testten yararlanılıyor. Tedavisinde tıpkı horlamada olduğu gibi, fazla kilolardan kurtulmak, uyku öncesi alkol ve uyku hapı almamak, uyku hijyenine uymak gibi basit yöntemlere başvurulduğu gibi, daha ciddi durumlarda soluk almayı kolaylaştırıcı maskeler kullanılıyor.

5.4. Uykuda Yapılan İstemsiz Hareketler

Uykuyu bozan ve istemsiz olarak yaptığımız hareketlerin başında uykuda diş gıcırdatma, konuşma, uyurgezerlik ve özellikle çocuklarda görülen sıçrayarak uyanma gelir.
Uyurgezerlik ve sıçrayarak uyanmak, sanıldığının aksine rüyalar ya da kâbuslarla ilintili değildir; genellikle derin uyku sırasında gerçekleşir. Uyanınca anımsanmaz ve uyku sırasında beyinde farkında olunmayan bir uyanıklık durumuna neden olur.

5.4.1. Nedenleri ve Tedavisi

Uyurgezerlik ve sıçrayarak uyanma, daha çok çocuklarda görülür ve 15 yaşından sonra geçer. Yetişkinlerdeyse, stres, alkol ya da uykusuzluk gibi etkenlerle ortaya çıkabilir. Genellikle tehlikeli değildir; uyurgezer kişinin yatağının önüne yüksek bir engel koymak ve pencereleri kapatmak gibi önlemler almak yeterli olabilir. Birtakım psikolojik nedenler yüzünden ortaya çıkmışsa eğer ciddiye alınması gerekebilir. Bu durumda antidepresanlara ve davranışçı tedaviye başvurulabilir.

Uzmanların kalıtsal olabileceğini söyledikleri huzursuz bacak sendromuysa, hormonal değişimlerin yaşandığı hamilelik döneminde artış gösterir. Ayrıca vücutta demir eksikliği ve bacak sinirlerinin zarar görmesi de nedenlerinden sayılabilir. Çok ciddi olmayan durumlarda, yatmadan önce ılık duş almak, kafein ve alkol kullanmamak, bacaklara masaj yapmak işe yararken, ciddi boyutlardaki rahatsızlıklar için hekimlerin önerdiği ve daha çok Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan birtakım ilaçlardan yararlanılır. Huzursuz bacak sendromu aynı zamanda insomnianın da nedenlerinden biri olabilir.
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi - Kasım 2008