İnsanların Fareleri Uygulamalarda Kullanmanın Bilimsel Hayat Hikayeleri (45 dak.)

Sıçanlar küçük ve hoş şeylerdir. İnsanların üzerine atlama gereği görürler. En kötü kabuslarımızdırlar. Bu canlılar insanların canlarını sıkarlar. 10 bin yıla yakındır sıçanlarla yaşardık fakat aramızda büyük bir savaş var artık:. En bilinen türü Ratus Ratus  kara sıçanı ile Ratus norveticus göçmen sıçanıdır. Göçmen sıçan insanın ödünü koparır. Genetik yapısı şekillenen  gürbüz bir sıçandır. 570 sıçan türü görülür. Karanlıkta ilerlemeyle sıra dışı bir yöntem uygularlar. 90 cm yatay, dikey olmakla, 1 metre sıçrayabiliyor.  Bir sıçan kanalizasyon borularından tuvaletten çıkabilir. Omlet, kızarmış ekmek hatta bebeklerle bile beslenebilirler. İnsan yavrularını yemekle kalmaz kendi yavrularını da yerler. Ratus kemirme anlamında kullanılmaktadır. Her çeşit metali delme özelliğine sahiptirler. Sıçanların dişleri, biz insanlarınkinden farklıdır. Fakat benzerlikler de bulunur. Fizyoloji, sindirim, hormonlar, bağışıklık gibi benzerliklerimiz vardır. Sıçanlar bizim zorluklara, hastalıklarımıza sahiptir. Sıçanlar kurnaz, bencil canlılardır. Çok kızgın ve yıkıcı olabilirler. Sıçanların ihtiyaçları ile insanlarınki aynıdır. Sıçanlar daha önceki yüzyıl boyunca bile insanlar onlara neredeyse ibadet edip onları tanrılaştırdılar. Sıçanlar Asya Astrolojisinde büyük bir önem kazanır. Çin’de sıçanlar astroloji de büyük önem kazanmaktadırlar. Eğer sıçan yılında doğmuşsanız zeki, çekici, dikkat edilmez ise bencil olunur. Günümüzde Asya’da halen sıçanlara tapınırlardı. 1876 yılında Alman biyolog şarbon hastalığına sebep olan canlılar sıçanlardır. Sıçanları insanlara taşımayan en büyük dağıtım servisi olarak söyleyebiliriz. Sıçanlar vebayı yayıyorlardı. Üzerinde pireleri taşıyorlardı. Binlerce yıldır sıçanlarla rekabet halindeyiz ve insanlarla sıçanlar arasındaki yarış halen devam ediyor. Beyaz sıçanlar karanlıkta kanı daha ayrıntılı görülmesini sağladılar ve beyaz sıçanlar laboratuarlarda bir alet olarak kullanıldı. Bugün labaratuar hayvanların %85’i sıçanlardır.

Aşağıdaki soruların cevapları filmin ayrıntılarında vardır

1)       Farelerde bulunan en önemli iki tür nedir?

2)       Efsaneye göre fareli köyün kavalcısının yaptıkları?

3)       Sıçanlar vebayı nasıl yayıyor?

 

İNSANLARIN FARELERİ UYGULAMALARDA KULLANMANIN BİLİMSEL HAYAT HİKAYESİ

FİLMİN ÖZETİ: 43:54 Dk

 Bu film de sıçanların insan hayatındaki etkilerinde bahsedilmektedir.

 Dünya çapında beş yüz otuz tür sıçan görülür ama bazı şeyler hepsi için ortaktır. Sıçanlar çiftleşmeyi sever bu sayede hayatta kalma şansları yüksektir. Gramdan birkaç kiloya giden aralıkta her yerde karşımıza çıkabilirler. Karanlıkta ilerleme  noktasında sıra dışı bir yeteneğe sahiptirler ve insanların bulunduğu her yerde rahat bir şekilde yaşarlar. Çimenliklerimizi korkusuzca istila ederler. Ancak; kabuslarımız da onlarda kurtuluruz. Eğer ayak basacak herhangi bir yer varsa pençelerini geçirip yollarına devam ederler.

 Göçmen Sıçan; insanın ödünü patlatır, göçmen sıçan canavardır, genetik yapısı yüz yıllar içinde şekillenen büyük ve gürbüz bir sıçandır.

 Sıçanların öndeki iki kesici dişleri ortalama yılda on santim uzarlar. Biz nasıl tırnaklarımızı kesiyorsa onlarda dişlerinin boylarının sabit kalması için sürekli kemirirler.Kemirmek için bulabildikleri her şeyi kullanırlar; beton veya boru fark etmez her şeyi kemirirler, nerde ise her türlü materyalı  delebilirler hatta paslanmaz çeliği bile. Açıkçası sıçanların dişleri insanların kinden sağlamdır.

Sıçanların insanlara benzeme yönleri: Fizyoloji, sindirim sistemi, bağışıklık ve sinir sistemi gibi. Özdeş değiliz ama genetik yapımız yüz yıllar boyunca aynı değişime uğramıştır. Sıçanlar bizim; hastalıklarımıza, endişelerimize ve zorluklarımıza sahiptirler. Ancak; fizyolojik benzerlik hikayenin yalnızca bir kısmı asıl ortak noktamız davranışlarımız.  Sıçanlar ne istediklerini çok iyi bilirler, aşırı benciler, olağanüstü fırsatçıdırlar ve sıra dışı bir şekilde kurnazdırlar. Belki onlar hakkında en çok nefret etmemizin sebebi bize benzemeleridir.

Sıçanların taşıdığı hastalıklar:  Tifüs, lepto siporuz, hepatit E, bartonella ve  belki de en kötüsü hanta virüsü.

 Hanta virüsü, ilk olarak kore savaşında görüldü. Bu en korkunç salgılardan biri, kore de çarpışan on bin asker bu tanımlanamayan hastalığa yakalandı. Tıp ki diğerleri gibi başlıyor: Ağrı, üşüme, ateş. Ortalama bir gün içerisindeki durum, kendini iyi hissetmeme halinden ölüyormuş haline kayıyor. Virüs tanımlayana kadar insanlar laboratuarlar da yaklaşık otuz yıl çalıştılar. Kore deki araştırmacılar ilk önce taşıyıcının fare olduğunu düşündüler. Ancak; 1980 yılında sıçandan geçtiğini tespit ettiler. Sıçanlara tuzak kurup yakaladığında virüsün bulaştığında emin oldular.

Veba Hastalığı: İncil de veba ile ilgili hikayeler anlatılır.

 M.Ö 500 ve 600'li yıllarda veba görülmüştür. 1200 yılın da haçlı seferlerinde veba tekrar görünmeye başlamıştır. Belki en bilinen fikir on dördüncü yüz yıl da Batı Asya'dan ortaya çıkan ve ilerleyen kara ölüm devasının farklı ticaret yolları üzerinde yayıldığı idi. Hastalık develerin sırtında ilerledi, sıçanlar heybeler de kendilerine yer bulup batıya doğru yol aldılar ve bu sıçanlar veba taşıyorlardı. Karadeniz'e vardıklarında gemilere atlayıp yollarına devam ettiler. Sonuç tam bir felaketti 1347 den 1351 e kadar kara ölüm Avrupa'yı tüketti. Yirmi beş milyon dan fazla insan öldü ki, bu üç insandan biri demektir. Mezarlıklar taştı, ölüler büyük çukurlara atılmaya başlandı. Ölüleri gömecek canlı güç bela bulunabiliyordu hepsi bu kadar da değil binlerce sıçan da bu salgında öldü.

Sıçanlar, Duvarlardan, kanalizasyonlardan ve evlerden çıkıp ölmeye başladığında, insanlar vebanın yaklaştığını biliyorlardı artık yine kimse neden olduğunu bilmiyordu. 150 yıl öncesine kadar göremeyeceğimiz kadar küçük şeylerin ölüme sebep olacağına inanmıyorlardı. Bütün bildik günah keçileri teşhis edildi. İlk önce Yahudilerin bu hastalığı yaydığı düşünüldü, ardında cadıları. Yakmaktan kırbaçlamaya kadar bir çok yol denendi ancak; hiçbir tedavi yolu bulunamadı. Üç yüz yıldan fazla zaman boyunca veba gitti geldi, ta ki 1670 yıllında ani ve bilinmeyen bir nedenle ölümlerin ardı arkası kesilene kadar. Ancak; iki yüz yıl sonra insanlara neyin vurduğu anlamaya başladılar. 1876 yıllarında Alman bir biyolog şarbon hastalığına bir bakterinin neden olduğunu buldu. Bu gerçekte batı medeniyetinin mikroplarla hastalıklar arasındaki ilişkiyi anlamaya başladığı tarihti tıp için karanlık çağların sona erdiği tarihti. 1894'te Çin de veba tekrar ortaya çıktı. Ayrı çalışan iki bilim adamı birden hastalığa sebep olan hastalığın pire vasıtası ile taşındığını buldular. Sıçanlar hastalığı insanlara taşıyan değildiler sadece arayıcı idiler.  Sıçan piresi taşıyıcı canlı idi, ardında bu pire insanları ısırarak veba hastalığını geçiriyordu.

 

 

 

 

AŞAĞIDAKİ SORULARIN CEVABINI FİLMİN AYRINTISIN DA GÖREBİLİRSİNİZ.

1)      Sıçanların insanlara benze yönleri nelerdir?

2)      Göçmen sıçanların özelikleri nelerdir?

3)      Sıçanların ortak özelikleri nelerdir?

4)      Veba hastalığı nasıl bir hastalıktır?

5)      Veba hastalığı ilk olarak ne zaman ortaya çıkmıştır?

6)      Veba hastalığını hangi canlı türü bulaştırır?

7)      Mikrop hastalık ilişkisi ne zaman anlaşıldı?

8)      Sıçanlar neden kemiririler?

9)      Sıçanlar neleri kemirirler?

10) Sıçanların taşıdığı hastalıklar nelerdir?

11)     Hanta virüsü sebep olduğu hastalığın belirtileri nelerdir?